Son dönemde artan gerilimle birlikte, Mescid-i Aksa üzerine yapılan ziyaretler ve baskınlar uluslararası düzeyde büyük yankı uyandırmaya devam ediyor. İsrail İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa'ya gerçekleştirdiği son ziyaret, hem yerel hem de uluslararası kamuoyunda tartışmalara neden oldu. Bu ziyaret, İslam dünyasında büyük bir tepki ile karşılandı ve İsrail'in Filistin topraklarındaki tutumunu bir kez daha sorgulattı.
İsrail hükümeti, Mescid-i Aksa'yı kontrol etme çabalarıyla sık sık gündeme geliyor. Geçtiğimiz yıl içerisinde benzer baskınlar düzenlenmiş, bu durum Filistinlilerin protestolarına yol açmıştı. Ben-Gvir’in baskınları, özellikle Harem-i Şerif bölgesinde gerginliği artırmaya devam ederken, bu tür ziyaretler sıklıkla siyasi mesajlar iletilmek amacıyla yapılıyor. Mescid-i Aksa, Müslümanlar için üçüncü en kutsal dini mekandır. Bu nedenle buradaki herhangi bir hareket, İslam dünyasında büyük hassasiyetle karşılanıyor.
Ben-Gvir’in bu son baskını öncesinde süregelen gerilim, Filistinlilerin bölgede yaşadığı sıkıntı ve kısıtlamalarla daha da derinleşti. Hükümete yönelik eleştiriler de artarken, Filistin Yönetimi ve çeşitli Arap ülkeleri, bu durumu kınadı. Mescid-i Aksa’ya yapılan her baskın, bölgedeki barış sürecini tehdit eden bir adım olarak değerlendiriliyor. Analistler, eylemin neo-siyonist eğilimlerle desteklendiğini ve Mescid-i Aksa üzerinden Filistin toprakları üzerindeki İsrail kontrolünün pekiştirilmeye çalışıldığını belirtiyor.
Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa’daki mevcut durumu zayıflatmak amacıyla gerçekleştirdiği ziyaret, dünya genelinde birçok ülkeden sert tepkiler aldı. İslam İşbirliği Teşkilatı, bu eylemlerin Harem-i Şerif'in statüsüne zarar verdiği konusunda uyarılarda bulundu. Birçok Müslüman ülke, hem diplomatik yollarla hem de bağımsız medya kanalları aracılığıyla bu tür baskınların son bulması adına çağrılarda bulunuyor. Bu durum, İsrail’in uluslararası ilişkilerini de zedeleyebilecek potansiyele sahip.
Bunun yanı sıra, Ben-Gvir'in bu ziyaretinin zamanlaması da dikkat çekici. Filistin-İsrail barış sürecinin yeniden gündeme geldiği bir dönemde gerçekleşen bu baskın, birçok uzmana göre sürecin olumsuz yönde etkilenmesine neden olabilir. Cenevre’de bir araya gelen birçok ülke temsilcisi, İsrail’in bu tür eylemleriyle barış müzakerelerinin olumsuz etkileneceği konusunda hemfikir durumda. Barış sürecinin yenileneceği düşünülen bu dönemde, saldırgan tutumlar, barış umudunu sekteye uğratma potansiyeline sahip.
Tüm bu gelişmeler ışığında, Mescid-i Aksa üzerindeki gerilim ve endişenin daha da artması bekleniyor. Mescid-i Aksa'nın durumunun uluslararası güçlerin hesaplarıyla belirlendiği ve bunun, bölgedeki barışı tehdit eden bir unsur olabileceği sıklıkla dile getiriliyor. Mescid-i Aksa’nın statüsüne yönelik her türlü saldırı, Müslümanların kutsallarına yapılan bir saldırı olarak algılandığından, bu tür baskınların sonuçları da oldukça ağır olmaktadır.
Baskın sonrası gelen tepkilerin, hem Filistinli masum sivilleri hem de uluslararası zekâları daha fazla bir araya getirmesi bekleniyor. Saldırgan eylemler, yalnızca bir tarafa zarar vermekle kalmayacak, aynı zamanda barış sürecini yeniden sorgulamak zorunda bırakacaktır. Tüm dünya bu eylemlerin sonuçlarını dikkatle takip ederken, uluslararası toplumun baskılara ve anlaşmazlıklara karşı daha çok ses çıkarması gerektiği vurgulanıyor.
Sonuç olarak, Mescid-i Aksa üzerindeki gerilim, adeta bir zaman bombasını andırıyor. Her türlü siyasi manevranın ve gerilimin yerini müzakere ve barış almalı. Ancak, mevcut durum göz önüne alındığında, Filistin ve İsrail arasındaki gerginliğin sona ermesi için ciddi çabaların sarf edilmesi gerektiği aşikar. Ben-Gvir'in gerçekleştirmiş olduğu son baskın, sadece bir gezi olmanın ötesinde, bölgedeki barış sürecinin tekrar düşünülmesini zorunlu kılmaktadır.