Hakkari'deki bir aile, yılan korkusunun gölgesinde yaşam mücadelesi verirken, bu korkunun trajik sonuçları ile yüzleşmek zorunda kaldı. Genç bir kadın, yılanların evlerine girmesi nedeniyle sürekli bir endişe ve panik içinde yaşadığını ifade ederek, korkunun getirdiği ağır sonuçlarla yüzleşmek zorunda kaldı. Yılan korkusu, sadece psikolojik bir yara bırakmakla kalmadı, aynı zamanda kadının gebelik sürecinde yaşadığı sıkıntılara da neden oldu. Hakkari'de yaşanan bu olay, yılanların insan yaşamı üzerindeki etkilerini sorgulatıyor.
Hakkari'nin dağlık ve doğal güzelliklerle dolu bölgelerinde yaşayan Serap adlı genç kadın, yılan korkusuyla baş etmekte zorluk çekiyor. Kadın, bu korkunun hamileliği boyunca yaşadığı kayıpları da derinleştirdiğini belirtiyor. Üç kez düşük yapması, yalnızca bedensel bir zorluk değil, aynı zamanda psikolojik bir travma yaşamasına neden oldu. Yılanların sıklıkla evin etrafında dolaştığını gören Serap, her an nasıl bir tehlikeyle karşılaşacağını bilmeden yaşamaya başladı. Yılanlar, onun için fiziksel bir tehlike olmanın yanı sıra, ruhsal olarak da büyük bir yük haline geldi.
Hakkari’deki köyler, doğayla iç içe bir yaşam sürüyor; ancak bu, beraberinde bazı riskleri de getiriyor. Kırsal bölgelerde yaşamın zorlukları ve tehditleri, insanların sosyal ve fiziksel sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Yılanların sıkça görüldüğü bu bölgede, ailelerin karşılaştığı sıkıntılar yalnızca Serap ile sınırlı değil. Birçok aile, benzer korkularla ve doğal yaşamın tehditleriyle mücadele ediyor. Doğanın sunduğu güzellikler, aynı zamanda içindeki tehlikelerle de dolu. Sermaye ve kaynak eksiklikleri nedeniyle yeterli güvenlik önlemleri alınamadığı için kayıplar sıklıkla yaşanıyor. Hayvanların kontrolsüz bir şekilde dolaşması ve vahşi doğanın getirdiği belirsizlik, ailelerin yaşam kalitesini düşürüyor.
Serap, yaşadığı kayıpların ardından, çevresindeki insanlara yılan korkusunu ve onun ne denli etkili olabileceğini anlatmaya çalışıyor. Yılan korkusu, birkaç dakika içinde yaşamsal bir duruma dönüşebilir. Kadınlar, hamilelik süreçlerinde karşılaştıkları stres ve endişelerle baş etmekte zorlanıyorlar. Doğaya yakın yaşam, bu tür korkuların ve kaygıların her an kapıda beklediği bir gerçeklik. Yılanların, doğanın bir parçası olduğu bilinse de, insanların yaşam alanlarına girmesi, tehlike oluşturuyor. Çünkü yılanlar aniden ortaya çıkabiliyor ve tehlikeleri beraberinde getirebiliyor.
Hakkari'de yaşanan bu olay, sadece bireysel bir hikaye olmayıp, toplumun genelinde yaşanan problemlerle de bağlantılı. Tarım ve hayvancılıkla geçinen köylüler, yılanlarla başa çıkmakta zorlanıyor. Bunun yanında, kadınların yaşadığı bu travmanın giderilmesi için toplumsal bir bilincin oluşması büyük önem taşıyor. Yılan korkusu, sadece fiziksel bir tehdit değil, aynı zamanda psikolojik travmalarla da besleniyor. Özellikle hamile kadınların, yaşamları boyunca karşılaştıkları stres faktörleri, sağlıklı bir gebelik geçirmelerini zorlaştırıyor.
Yılan korkusu nedeniyle yaşanan bu olayı, Hakkari'deki sosyal yapıyla ilişkilendirmek de mümkün. Kadınlar, ihtiyaç duydukları destekten yoksun kalırken, toplumun bu konuda harekete geçmesi gerekiyor. Belki de doğa ile nasıl bir ilişki kurduğumuzu sorgulamak ve bu ilişkileri sağlıklı hale getirmek, gelecekte benzer olayların yaşanmasını önleyecektir. Serap ve onun gibi birçok kadının sesi duyulmalı ve gereken desteğin sağlanması için adım atılmalıdır.
Sonuç olarak, Hakkari'de yaşanan bu olay, yılan korkusunun insan yaşamındaki derin yaralarını ortaya çıkarıyor. Kadınlar, bu tür korkularla baş başa kalmamalı ve doğal yaşam ile insan yaşamı arasındaki dengeyi korumak için toplumsal bir bilinçlenmeye ihtiyaç var. Yılan korkusu gibi basit görünen bir durumun bile, hayatları ne denli etkileyebileceğini unutmamak gerektiği bir hatırlatma niteliğinde. Gelecekte benzer travmalarla karşılaşmamak adına hızlı bir şekilde adımlar atılmalı ve sağlıklı bir yaşam için gerekli önlemler alınmalıdır.